GÜNAH PRENSI - NICOLE JORDAN

>
Orijinal Adı: The Prince of Pleasure
Yazar: Nicole Jorden
Yayınevi:Epsilon Yayınları
Çeviri: Nil Bosna
Sayfa Sayısı: 408

Londra'nın yeni ilgi odağı, Mücevher olarak da tanınan aktris Julienne Laurent'ın ne kadar tersini kanıtlamaya çalışsa da, karşısındayken kalbine söz geçiremeyeceği tek bir kişi vardı: Günah Prensi, Dare Wolverton.

Hayatında âşık olduğu tek adama ihanet etmek zorunda kalan Julienne, Dare'le gençliklerinde yaşadıkları o aşk dolu günleri unutmak istiyordu. Ancak Dare herkesin önünde, Julienne'i metresi olarak kazanacağını iddia edince işler değişti. Artık Julienne'in yeni bir hedefi vardı: Günah Prensi'ne diz çöktürmek.

Dare ise yıllar önce Julienne'le tattığı ihanetin acısını gömmek için kendini zevk üzerine inşa edilmiş bir hayata adamıştı. Ancak daha tehlikeli bir ihanet Kraliyet'i tehdit ettiğinde, bu ölümcül vatan hainini bulmak için eski sevgilisiyle beraber çalışmak zorunda kalacaktı.

Dare ve Julienne en büyük günahın gerçek aşka sırt çevirmek olduğunu öğreneceklerdi.



KİTAP YORUMUM

Sürekli Historical Romance geliyor derseniz ben bu romanları çok seviyorum, hatta aşığım ve hatta bu tarz yazıyorum. O yüzden bol Historical Romance gelecek demektir bu. Nicole Jordan sayılı historical yazarlarından, okunabilir evet ama daha iyileri de var. Bütün kitaplarını aldığım yazarlardan değil yine de güzel yazımı var.

Günah Prensi denilince yine o zamanlar akla geldiğinde çapkın bir müzmin bekar kadınlarla ün yapmış zengin mi zengin bir lord geliyor aklıma. Sonuçta o zamanların meşhur kuralı o. İlla ki kadınlarla ilişkisinde çapkınlık terfisinde birinci sırada olan bir lord olmalı. Ünü kendinden önce giden bir marki ya da dük. Ve kesinlikle ya buna aşık olacak bir kadın, olmadı ağına düşüp aşka tutulan bir kadın ya da geçmişten gelen bir aşk hikayesi olabilir tıpkı bu romanda olduğu gibi. Yalnız şimdiden deyim ortalık yerde flörtleşme bu devirlerde mahrem olduğu kadar alışılagelmiş de olabiliyor.

Julienne Laurent, Drury Lane Tiyatrosunda parlayan bir yıldız. Günah Prensi'miz ise Wolverten Markisi Dare. Ve her şey tiyatro esnasında herkesin önünde Dare'nin Julienne'yi metresi olarak kazanacağını iddia edince karışıyor. Çünkü geçmişte Julienne ona ihanet ettiği için ve marki bu ihaneti daha atlatamadığı için onun da canını yakmak istiyor. Julienne ise onu önünde diz çöktüreceğini iddia edince büyük bir eğlence doğuyor. Ve ben nedense hala bu zamana ait olmadığımı düşünüyorum. Bütün eğlenceyi ve aşkı kaçırmış gibiyiz sanki :)

Dare aynı zamanda İngiliz Hükümeti için ajanlık yapan bir lord. Caliban adında bir katilin kim olduğunu bulmaya çalışırlarken, aslında Fransız olan ve Fransız azınlıklarının buluştukları yerlere rahatça girip çıkabilen Julienne ile iş birliği yapmak zorunda kalır. Hem iddia hem de ülkelerini korumak için bu iki aşık beraber çalışmaya başlar. Üstelik vatan haini olarak önceden iftira atılan Julienne için de büyük bir fırsat olur bu. Hem adını aklamak hem de İngiltere'ye bağlılığını göstermek için kabul eder. Üstelik Dare'nin eskiden onu aldattığını sandığı adam da tekrar ortaya çıkarken geçmişin gizemi de çözülmeye başlar. Acaba gerçekten Julienne ona ihanet edip Ivers ile beraber olmuş muydu? Yoksa evliliklerine asla izin vermeyecek olan Dare'nin büyük babasının bir oyunu muydu? Kitabı okurken Ivers'i öldürmek isteyeceksiniz.

Caliban'a gelince hem kimliği ifşa olacak hem de öldürülecek. Julienne ise eski ithamlardan kurtulurken, Dare'nin arkadaşlarıyla da tanışıyor. Geçmişteki eksik ve yanlış olanlar ortaya çıkarken aşklarının kaçınılmaz olduğunu da fark ediyorlar. Elbette evleniyorlar. Kaçınılmaz bir şekilde. Romanda rahatsız olduğum şey ise Dare'nin evinde geçen aşırı zevk bölümleri. Atlayıp geçmiş de olabilirim. Onun dışında bu kadar kalın kafalı olma Dare. Hemen arkanı döndün ihanet etti diye. Ama bak öğrendin ihanet etmemiş. Benden Dare'ye sevgiler. Kesinlikle okumanızı tavsiye ettiğim romanlardan biri bu. Keyifli okumalar.

0 YORUM